Ailemizin geçmiÅŸte yaÅŸadığı bir takım esrarengiz ve ilginç hikayeler mevcut. Ashen’in falcılığı, Ortaköy’deki kuyudan çıkan demir çizmeler, Aziz Fanourios’un görünmesi, Yıldız'ın hikayesi… Bu bölümde sizlere Vafiadis ailesinin bu hikayelerini anlatıp, bu olayları yaÅŸayanları anacağız.
Ashen’in Falcı Yönü
Daha evvel mutlaka Türk kahvesinin ardından fal bakıldığını duymuÅŸsunuzdur. Ä°lginçtir ama telvelerden geleceÄŸi okumak Türkiye’de oldukça popülerdir. Önce kahvenizi içersiniz, ardından fincanı ters çevirip soÄŸumaya bırakırsınız ve falcıya verirsiniz. Bazı falcılar fincanda ÅŸekiller görüp bunu yorumladığını, bazısı ise doÄŸrudan görüntüler gördüÄŸünü söyler.
​
Aleko’nun anlattığına göre annesi Ashen, oturduÄŸu apartmanda kahve falı bakması açısından üne sahipmiÅŸ. Bütün komÅŸuları evine gider, bir fincan kahvenin ardından Ashen’den fallarına bakmasını isterlermiÅŸ. Ä°lginç olan, Ashen hiçbir zaman ÅŸekiller veya görüntüler gördüÄŸünü söylememiÅŸ. Fincanın içinde Ermenice kelimeler gördüÄŸünü ve bunları okuduÄŸunu belirtmiÅŸ.
​
Ashen fincanda kötü birÅŸeylerin olacağını farkettiÄŸi zaman, fal bakmayı durdurur ve fincanı yıkattırırmış. Babam Stavro’nun anlattığına göre, bir gün Ashen komÅŸusu için fal bakarken, bir anda durup Stavro’yu çağırmış ve fincanı yıkamasını söylemiÅŸ. KomÅŸusu gittikten sonra ise Stavro sebebini sormuÅŸ. Ashen komÅŸusunun kocasının birkaç gün içinde öleceÄŸini okuduÄŸunu söylemiÅŸ…Maalesef ki öyle de olmuÅŸ…
​
Fakat Ashen bunu nasıl biliyordu, geleceÄŸi bir fincandan nasıl okuyabiliyordu ? Kendisinin babama anlattığına göre, henüz çocukken bir gece rüyasına beyazlar içerisinde bir kadın girmiÅŸ ve kendisine kalkıp kahve yapmasını ve bitirdikten sonra fincana bakmasını söylemiÅŸ. Ashen uyanıp söylenenleri yapmış ve fincan içerisinde Ermenice yazılar görmeye baÅŸlamış. Anlattığına göre bu Ashen’in falcılık yeteneÄŸini edindiÄŸi günmüÅŸ.
​
Yıllar geçmiÅŸ, Ashen yaÅŸlanmış ve birgün koltukta uyuyormuÅŸ. Aniden kalkıp, Stavro’yu çağırmış ve bir fincan kahve yapmasını söylemiÅŸ. Beraber içmiÅŸler ve ardından fincanın içine bakmaya baÅŸlamış. Stavro’ya bakıp 'Artık bitti, hiçbir kelime göremiyorum’ demiÅŸ. Ardından Stavro’ya rüyasında aynı beyazlar içerisindeki kadını gördüÄŸünü ve kadının kendisine 'Artık yeter…’ dediÄŸini söylemiÅŸ.
​
Daha sonradan öÄŸrendik ki, rüyaya giren bu kadın hakkında bir takım hikayeler mevcut. Efsane bu ya, bu kadın Hz. Muhammed’in süt annesiymiÅŸ ve rüyasına girdiÄŸi insanlara bu geleceÄŸi okuma yeteneÄŸini verirmiÅŸ..Ama tabii ki bu sadece durumun efsanevi bir açıklaması….
​
​
​
​
Kuyudaki Demir Çizmeler
* Fotograf AI ile olusturulmustur.
Vafiadis Ailesi uzun süre Ortaköy’de, büyük bir bahçe içerisinde yer alan bir evde yaÅŸamıştır. Aleko’nun anlattığına göre bu evde bir dönem her gece, yer altından gelen ÅŸiddetli adım sesleri duyuyorlarmış. Ilk bir kaç gün korkmamışlar ve geçer diye düÅŸünmüÅŸler, fakat sesler hiç durmamış. Her gece devam etmiÅŸ, ‘ bam bam bam bam…’
​
Korkmaya baÅŸlamışlar ve paranormal bir durum var mı diye camiiden imamı, kiliseden papazı çağırmışlar. Hepsi de demiÅŸ ki, bahçedeki kuyunun içerisinde birÅŸeyler var. Kuyu derin olduÄŸu için itfaiyecileri çağırmışlar.
​
Itfaiyeciler geldiÄŸinde, kuyunun içerisinden bir çift demir çizme çıkarmışlar. Bugün bu çizmelere ne oldu bilmiyoruz, fakat aile yadigarlarımız içerisinde olsaydı gerçekten harika olurdu.
Aziz Fanourios’un Görünmesi
GeçmiÅŸten gelen o kadar çok ilginç ve esrarengiz hikayeler var ki, sanki günümüzde yaÅŸaması artık zormuÅŸ gibi gözüküyor. Televizyon yokmuÅŸ, cep telefonları yokmuÅŸ, bilgisayarlar yok…Insanlar sohbet eder ve zaman geçirmek için oyunlar oynarmış. Kalabalık yerler yok, sokaklarda ışık yok…Tuvaletler evlerin dışındaymış ve gecenin bir saati yataklarından kalkıp dışarıya tuvalete çıkarlarmış….Ve tabii gizemli insanlara, hayvanlara, aÄŸaçlara dair görüntüler görürlermiÅŸ. Günümüzde bu tarz durumları psikoloji, fizik, kısaca bilimle açıklayabiliriz. Fakat geçmiÅŸte durum farklıymış ve insanlar bu görüntüleri azizler, hayaletler, cüceler, cinler ve kutsal objelerle açıklamışlar.
​
Aziz Fanourios’un görünmesi de buna benzer bir durum belki ama bu görüntüyü Ashen ve Stavro beraber görmüÅŸler. Bu anıyı, babam Stavros’un anlattığı haliyle aktarıyorum.
​
‘ Ailemin Arnavutköy’deki evinden çıkmış kendi evimize doÄŸru gidiyorduk. Bir kutlama vardı o gece ve saat geçti. Sahil tarafından araba sürüyordum ve babaannem ön koltukta yanımda oturuyordu. Istinye’ye varmıştık ki, bir anda yolun ortasında bir adam belirdi ve bize doÄŸru yürümeye baÅŸladı. Bir dilenci gibi giyinmiÅŸti, eski kıyafetleri ve upuzun bir sakalı vardı. Frene bastım ve durdum. Hala üzerimize doÄŸru yürüyordu, yaklaÅŸtı ve arabanın kaportasına oturup iÅŸaret parmağıyla gökyüzünü gösterdi. Åžok olmuÅŸtum, hemen arabadan çıktım fakat o saniye kayboldu. Etrafa baktım ve kimseyi görmedim. Babaannem de ÅŸok olmuÅŸtu. Eve geldik ve bu olayı araÅŸtırmaya baÅŸladım. Tabii ki kiliseye gittim ve ne olabileceÄŸini sordum. Papazın anlattığına göre, Ä°stinye’de Aziz Fanourios’a ait bir ayazma varmış ve büyük ihtimalle azizi görmüÅŸüm…O günden sonra Aziz Fanourios’u koruyucu azizim olarak gördüm hep. Ve ilginçtir ki ne zaman herhangi bir kiliseye gitsem, azizin ikonasını elimle koymuÅŸ gibi bulurum…’
​
Aile büyüklerimizden ve yaÅŸlı insanlardan bu tarz birçok hikaye duyuyoruz. BelirttiÄŸimiz gibi, belki bu görüntüleri bilim ile açıklayabiliriz fakat efsanevi hikayeler olarak dinlemek daha çok keyif veriyor.
​
​
* Fotograf AI ile olusturulmustur.
Yıldız’ın Hikayesi
Hurmuzios Vafiadis hayvanları hep sevmiÅŸti. Ortaköy’deki evinde yaÅŸamaya baÅŸladığı günden beri, goriller, papaÄŸanlar, ayı, tavuklar ve atlar gibi birçok hayvana bakmıştı. Hepsinin ayrı ayrı isimleri vardı, örneÄŸin gorillerin adı Hitler ve Mussolini idi. Atların isimleri ise Yıldız ve Melek.
​
Yıldız Hurmuzios’un atıydı ve Melek de Aleko’nun. Hala hatırlarım, Aleko hep derdi ki ‘hayvanları çok severim ama en çok atları…’. Her zaman atı Melek ile olan anılarını anlatırdı. Åžanslıyız ki Aleko’nun Melek’le çekilmiÅŸ bir fotoÄŸrafı arÅŸivimizde bulunuyor.
​
Muhtemelen 1950'li yıllardı ve hükümet atları askeri görev için çağırmıştı. Bu normal bir durumdu, malum o dönem çok fazla makine olmadığı için herhangi bir savaÅŸ veya askeri bir durumda atlar göreve çaÄŸrılırdı. Yıldız da göreve çaÄŸrılan atlardan biriydi. Aleko hiçbir zaman hangi savaÅŸ için çaÄŸrıldığını söylemedi ama muhtemelen Kore Savaşı’ndan dolayıydı. Bu tabii ki Yıldız’ı Kore’ye gönderdikleri anlamına gelmiyor, Türkiye’de de tutmuÅŸ olabilirler. Aleko çok üzülmüÅŸtü tabii, çocukluÄŸundan beri kendisinin ve atı Melek’in en iyi arkadaşı artık onlarla beraber deÄŸildi.
​
Yıllar geçmiÅŸ, Yıldız’la ilgili hiçbir haber alamamışlar ve aile öldüÄŸünü düÅŸünmüÅŸ. Günün birinde Vafiadis Ailesi, Prinkipo olarak da bilinen Büyükada’ya gezmeye gitmiÅŸ. Büyükada faytonlarıyla ünlüdür. Aleko faytonların olduÄŸu bölgeye gitmiÅŸ ve orada gezinirken atlardan biri huysuzlanmaya baÅŸlamış. DeÄŸiÅŸik sesler çıkarmış, heyecanlanmış. Aleko ÅŸok olmuÅŸ, dikkatlice bakmış ve birden anlamış ki, bu at Yıldız. Aleko duygulanmış, sevincinden aÄŸlamış. Fayton’un sahibini bulup bu atı nerede bulduÄŸunu sormuÅŸ, fayton sahibi de bir devlet satışından aldığını söylemiÅŸ. Yapacak birÅŸey yokmuÅŸ tabii…O zamanın ÅŸartları da farklı, Aleko yeni sahibinden geri alamamış. Ama en azından Yıldız’ın yaÅŸadığını gördüÄŸü için çok mutlu olmuÅŸ.
Bu üzücü ve ilginç hikayeyi Aleko’dan dinlemiÅŸtim. Ve öÄŸrenmiÅŸtim ki arkadaÅŸlık sadece insanlar arasında deÄŸil, insanlar ve hayvanlar arasında da olabilecek bir kavram.
​
Yazan : 2mi3, Ekim 2018
​
* Temmuz 2020 tarihinde Yıldız'ın hikayesi ile güncellenmistir.