Bir ceviz, bir bıçak ve bir oyuncak robot arasında nasıl bir bag olabilir? Bu üç farklı nesne nasıl olur da birlesip bir anı yaratabilir. Hadi yazımızın devamını okumaya baslamadan evvel iki dakika düsünüp kurmaya çalısın bu bagı. Cevabını zaten biraz sonra alacaksınız. Üç, dört yasındaki bir çocugun, kırk yasına vardıgında bile asla unutamadıgı anılarında saklı cevap. Saklı da denemez ya hani, bu anının aleni kahramanları zaten onlar: Bir ceviz, bir bıçak ve bir oyuncak robot… Bu vesileyle de sizlere hem bir aile yadigarının hikayesini, hem de İstanbul’un eski bir hastanesini anlatmıs olacagız.
Ceviz, Bıçak & Robot:
1988 veya 1989 yılı olmalıydı. Dimitri Vafiadis’in aklı, bir oyuncakçının vitrininde kocaman kırmızı gözlü, simsiyah oyuncak robotu gördüğünde, adeta basından gitmisti. Henüz üç, dört yaslarındaydı. Evdeki her karton kutu zihninde o siyah robota dönüsüyordu. Kendisinin olsa, nasıl da güzel oynayacagını yüzlerce kez anlatmıstı annesine, babasına, vaftizannesine… Çocuk tabii, sürekli bir seyler ister, alınırsa da bir süre sonra ilgisini kaybeder. E ucuz seyler de degil ki çocugun istekleri. Ama çok istemisti o robotu.

Aradan biraz zaman geçti, tabii ki robot unutulmadı. Dimitri’nin, annesi Theodora ve babası Stavros ile Sarıyer’de oturduğu yıllardı. Sisli’de ise vaftizannesi Sofia oturuyordu. Bir isi çıkmıs olacak ki Theodora’nın o günü, Dimitri’yi Sofia’ya emanet etmisti. O günü evde Sofia’nın haricinde, babaannesi Giuseppina Sanzoni ve ciciannesi Gönül de vardı. Çocuk salonda oynuyor, kadınlar ise etrafında muhabbet ediyorlardı.
Gelin burada hikayeyi iki farklı açıdan anlatalım:
Kadınların Yasadıgı:
Kadınlar kendi aralarında muhabbet ederken, konuya dalmıs olacaklar ki Dimitri’nin bir anda ortadan kayboldugunu farketmemislerdi. Taa ki mutfaktan gelen aglama sesine kadar. Üç kadın da mutfaga kosmus ve eli kanlar içinde, aglayan çocugu gördüklerinde sok geçirmislerdi. Bir yandan çocugu sakinlestirmeye, bir yandan da olayın nasıl oldugunu anlamaya çalısıyorlardı. Mutfak tezgahının üzerinde duran sarı saplı bir bıçak ve bir ceviz, bir seyler anlatıyor gibiydi.
Çocugun yasadıgı:
Kadınlar kendi aralarında muhabbet ederken, konuya dalmıs olduklarının farkına varan Dimitri, ufak adımlarla mutfaga dogru ilerlemisti. Kimse arkasından nereye gittigine bile bakmamıstı. Mutfagın bir kösesinde bir torba içerisinde kabuklu taze cevizleri görmüstü çocuk. Torbadan bir tanesini aldı. Bunu nasıl açabilirdi acaba? Kıracak kimbilir neredeydi. Derken aklına parlak bir fikir geldi. Cevizi bir elinde tutsa, iki kabugun birlestigi noktadan bir bıçak sokmaya çalışsa ceviz güzelce açılırdı. Cevizi sol eline aldı, sag eline de sarı saplı bıçagı. Sol eliyle iyice kavradı cevizi, isaret parmagı ile basparmagının arasında kalan noktadan cevizi bıçak ile ittirdi. Ama planladıgı gibi gitmemisti, bıçak kaymıs, sol işaret parmagının altından avcunun içine kadar kesmis ve kıyameti koparmıstı küçük çocuk. Sesleri duyan kadınlar, kosarak mutfaga gelmis ve gördükleri karsısında ne yapacaklarını sasırmıslardı.
Pamuklara kolonya döke döke, üç kadın çocugun parmagına pansuman yapmaya çalısıyordu. Bir yandan da annesine nasıl söyleyecegiz endisesi sarmıstı ortamı. Aksamüstü annesi Theodora eve geldiginde gördükleri karsısında sok geçirmisti. Bir yandan evdeki yaslılara kızarken bir yandan da oglunun parmagını kontrol ediyordu.
Ertesi günü Sarıyer’de doktora götürdüler çocugu. Doktor baktı, inceledi ve bunun sadece basit bir kesik oldugunu söyledi. Ailenin içi biraz rahatlamıs olsa da, isler hiç bahsedildigi gibi yürümüyordu. Günbegün parmak daha da morarıyor ve arkaya dogru serbest bir sekilde düsüyordu. Doktora kontrole gittiklerinde ise, geçecegi cevabını alıyorlardı.
Fransız Pasteur Hastanesi, Istanbul:
Aileyi bir korku almıstı. Baba her gün düsünceli bir sekilde ise gidiyor, anne ise evde endiseli bekliyordu. Doktordan ümidini iyice kesmisti aile ama kime de götüreceklerini bilmiyorlardı. Takip eden günlerde, iyi bir tanıdıgı vardır umuduyla, Stavros durumu arkadaslarına anlatınca, Murat isminde bir arkadası oan gitmesi gereken ismi vermisti: Dr.Oya Bayrı. Oya Hanım, Murat Bey’in karsı komsusuydu ve kendisiyle iletisime geçmek sayesinde çok kolay olmuştu. Dr.Oya Bayrı’nın o dönem çalıstıgı hastane, Elmadag’da Divan Otel’in arkasına denk gelen, Taskısla’ya yakın bir konumda yer alan Fransız Pastör Hastanesi’ydi.

Fransız Pasteur Hastanesi, Dün & Bugün, Elmadag - Istanbul
Fransız Pastör Hastanesi, 1991 yılında faaliyetlerine son vermis ve arsası, binası ve kilisesiyle birlikte Tekfen grubuna satılmıs olsa da, Istanbul kültür envanterinde yerini almıs önemli bir yapıdır. Ilk 1719 yılında barakadan kurulmus olan bu hastane, sonra Fransız Veba Hastanesi adını almıs ve daha sonra 1896 yılında yeniden insaa edilmistir. 1925 yılında Fransız Pastör Hastanesi adını almıstır.
Bu detayı da verdikten sonra biz konumuza geri dönelim. Dimitri’yi muayene eden Oya Hanım, durumun hiç de basit olmadıgını farketmis ve acilen ameliyat için gün vermisti. Meger Dimitri’nin sol isaret parmagından avuç içine kadar tendonlar onarılamayacak sekilde kesilmisti. Uzun süren bir ameliyattan sonra Dimitri’nin parmagı olabilecek en iyi sekilde iyilestirilmisti. Biraz geç kalınmasından ötürü, fark edilmeyen ufak bir kusur kalmıstı tabii. Bu kusur yıllar sonra, Dimitri’nin çok sevdigi gitarı, solak çalmasına vesile olacaktı - Aslında bu olay yetiskin birinin basına gelmis olsa, kusursuz olarak iyilesebilirdi. Çünkü tedavi süreci, sıcak su içerisinde ameliyat edilmis el ile sünger top sıkarak gerçeklesiyordu. Ama maalesef bu tedavi, bir çocuk için suda oynamaktan öteye pek gidememisti.
Robot: 1980, Saturn Kamco
Dimitri, ameliyattan çıkmıs ve bir süre hastanede kalması gerekmisti. Iste böyle hastanede, basında refakatçi ile kaldıgı bir gün, odasının kapısı açılmıs ve annesi ile babasını ellerinde bir hediye paketi ve çiçekle içeri girmisti.
Hediye paketinin içinde ne görmek istedigini çok iyi biliyordu Dimitri, ama tabii ki ne oldugunu bilmiyordu. Zaman içerisinde umudu da azalmıstı zaten istedigi seye dair. Heyecanla paketi açmaya basladı. Malum, bir kol alçıda, fazla hareket etmemesi gerekiyor dolayısıyla yavas yavas sag eliyle açıyordu. Paketin açılmasıyla karsısına çıkan kutu renkleri Dimitri’ye tanıdık gelmeye baslamıştı. Iste bu, o çok istedigi robotun kutusuydu. Sevgili robotu, ona böyle bir zamanda hediye olarak gelmisti.

1980'ler - Dimitri Vafiadis, Robot ile birlikte hastanede
Iste yazımızın basında sordugumuz; bir ceviz, bir bıçak ve bir oyuncak robot arasındaki bag bu. En azından ailemiz için bu sekilde. Bu bag öyle bir sekilde kurulmustur ki, sadece Dimitri degil, ailede o dönemi yasayan herkes bilir bu iliskiyi.
Hadi biraz da bu robottan bahsedelim. 1980’de üretilmis Kamco marka, Saturn model bu oyuncak robot, aslında firma tarafından üretilmis onlarca oyuncak robottan sadece biri. Isıklı kıpkırmızı kocaman gözleri, kafasında 4 adet roketi ve gövdesinde ekranıyla yürüyebilen bir robot. Bu oyuncak robotların kaderidir ki, o kafadaki roketler hep kaybolur ve günümüze pek ulasamaz. Ama bu robotu esas büyüleyici hale getiren gövdesindeki ekrandır. Bu ekran içerisine yerlestirilmis sabit bir görsel ve etrafında yanıp sönen ısıklarla, robotun gövdesinde adeta bir monitör var izlenimi yaratılmıstır. Bu 1980’li yıllarda, çocukların yanısıra yetiskin insanları bile etkilemistir. Yaklaşık 35cm uzunluğunda olan bu robotlar Hong Kong’da üretilmistir.

1980s, The Robot, Saturn by KAMC0
Bu robot bugün 2mi3museum aile yadigarları arasında yerini almıstır. Su an dijital bir müze oldugumuz için bu robotu ancak websayfamız üzerinden görebilirsiniz. Kimbilir belki de gelecek yıllarda, olur ya 2mi3museum fiziksel bir alana geçerse, bu robotu yakından da görebilirsiniz.
Yazan: 2mi3, Ocak 2025
Kaynakca:
1- https://kulturenvanteri.com/tr/yer/pasteur-hastanesi/#17.1/41.042381/28.988495